
Hafta sonu günü birlik tatil yapmak isteyen ve bir kaç saatlik yolculuğu göze alan Başkentliler, soluğu çevre illerde alıyor.
Bolu'da doğal güzellikleriyle ünlü Abant Tabiat Parkı, Ankaralıların hafta sonu tatili için tercih ettiği merkezlerin başında gelirken, şelaleleriyle ünlü Düzce'ye yönelenler ise Orta Anadolu'yu denizle buluşturan Akçakoca'yı tercih ediyor.
Yönünü kuzeye çevirenlen ise Bartın ve ''Karadeniz'in incisi'' olarak bilinen Amasra'ya ulaşarak, tarihi kalıntılar ve doğal güzellikler içinde yolculuğa çıkıyor. Kastamonu ve ilçeleri kış aylarında olduğu gibi yazın da tatilcilerin liste başında yer alıyor.
-BOLU-
Ankara'dan Abant Tabiat Parkı'na gidecekler için en uygun yol, İstanbul otobanının Bolu Dağı geçişinde kesintiye uğradığı güzergah. Ankara'ya 182 kilometre olan bu mesafeden sonra Abant ayrımına dönenler, 22 kilometre uzaklıktaki Abant Gölü'nün eşsiz manzarasıyla karşılaşırlar.
Dört mevsim ayrı bir güzelliği olan çam ormanlarıyla kaplı Abant Gölü'nün kıyısındaki salıncaklar, çocukluğuna özlem duyanların ilk uğrak yeri. Tatilcilerin kimi gölde sandalla gezintiyi tercih ederken, kimi de 7 kilometrelik göl etrafında, fayton veya bisikletle tur atmaktan yana.
Temiz dağ ve orman havasında iştahı açılanlar ise ''kendin pişir kendin ye'' olarak adlandırılan mekanlarda mangal keyfini yaşarken, yöre halkının satışa sunduğu peynir, tereyağı, çam balı ve gözlemelerin tadına bakmayı ihmal etmiyor.
Geceyi Abant'ta geçirmek isteyenler için iki tane beş yıldızlı otel ile bir köşk otel var. Büyük Abant Oteli ve Abant Palas, manzarası ve aktiviteleri ile şehirden kaçanları memnun edecek özelliklere sahip. Köşk Otel de 13 odasıyla sakin bir tatil geçirmek isteyenlere hizmet veriyor.
Abant'ta konaklamanın maliyeti, iki kişi için gecelik 160 ile 260 YTL arasında değişiyor. Göl manzaralı tesislerde çoğunlukla ızgara yemekler yapılırken, balık sevenler için özellikle ızgara alabalık son derece leziz.
Göynük'te bulunan Sünnet Gölü ise Bolu'daki bir diğer önemli tatil merkezi. Bolu-Göynük yolunun 84. kilometresinden ayrılan 13 kilometrelik orman yolu ile ulaşılan Sünnet Gölü'ne gidenler, güzergah üzerindeki dağ ve orman köylerinin ahşap cumbalı evlerini seyretmeye doyamıyor.
Dar ve derin bir vadinin heyelan sonucu tıkanmasıyla oluşan 18 hektar büyüklüğündeki göl, küçük bir ırmaktan besleniyor. Deniz seviyesinden 820 metre yükseklikteki gölün etrafı karaçam ağaçlarıyla kaplı. Avlanmanın yasak olduğu gölde, mercan ve alabalık görmek mümkün. Yürüyüş yolları bulunan gölün etrafından, yemek için tesisler mevcut.
Çevreye yayılan dağ kekiğinin kokusu ise doğa severleri adeta büyülüyor. Göl ortasındaki yapay adada ördekler ve oyun parkında dolaşan tavşanlar ise özellikle çocukların neşe kaynağı oluyor.
''Bolu'nun Pamukkalesi'' olarak bilinen Akkaya travertenleri manzara tutkunlarının tercihi. Mudurnu karayolunun 9. kilometresinde, Çepni köyü merkezinde bulunan travertenler, Batı Karadeniz Bölgesi'nde imara açılmamış, doğal yapısını koruyan nadir yerlerden biri. Doğu-batı doğrultusunda 250 metre uzunluktaki travertenlerin etrafında piknik alanları bulunuyor.
Bolu Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü yetkilileri, travertenleri oluşturan sodalı suyun, kayalıkların 40 metre güneyindeki düzlükte bulunan gölde biriktiğini belirterek, bu oluşumu sağlayan suyun, traverten üzerinde yer alan gölde toplanarak, oradan travertenler üzerinde dağıldığını bildiriyor. Yetkililer, su kükürtlü olduğu için kayalar üzerinde beyaz bir tortu bıraktığını ifade ederek, bu şekilde travertenlerin oluşumunu sağladığı kaydediyor.
1997'de ''1. derece doğal sit alanı'' ilan edilen Akkaya travertenlerindeki suda çıplak ayakla gezmek mümkün. Sıcak havalarda bunalar, travertenlerin yanı başındaki havuz ve kanallarda serinlerken, kimileri de havuzda deniz bisikleti ve kanoya binmeyi tercih ediyor. Çocuklar ise travertenlerdeki havuzda büyüklerinin yardımı ile yüzme öğrenebiliyor.
-DÜZCE-
TEM otoyolu ve D-100 kara yolu üzerinde bulunan Düzce, denizi ve doğal güzellikleri bünyesinde barındırmakta. Ankara'ya 250 kilometre mesafedeki Düzce'ye gidenlerin, yol üzerindeki ilk mola yeri Kaynaşlı'daki mangalda et pişiren mekanlar. Bolu Dağı'nın manzarasında et, köfte, külbastı veya Arnavut ciğeri yiyenler, ziyafetin üzerine şıra içerek enerji depoluyor.
Düzce'de tatilciler için ilk mekan Güzeldere Şelalesi. Düzce çıkışından Gölyaka istikametine gidenler, 16 kilometre sonra Güzeldere köyüne geldiklerinde, köy içinden geçen Bıçkı Deresi üzerindeki şelaleyle karşılaşıyor. 135 metre yükseklikteki şelale, Türkiye'nin en yüksek şelalesi olarak eşsiz bir görünüme sahip. Şelalenin bulunduğu Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından ''Orman İçi Dinlenme Yeri'' olarak tescil edilmiş.
Ayrıca bölgedeki Samandere ile Eftani Gölü Kuş Cenneti yolu üzerindeki Aydınpınar'da peş peşe sıralanan 5 şelale ile Akçakoca yakınlarındaki Aktaş ve Yığılca ilçesindeki Saklıkent şelaleleriyle Düzce, ''şelaleler kenti'' olarak anılmakta.
Düzce'nin kuzeyinde ve Karadeniz kıyısında yer alan şirin ilçesi Akçakoca ise bir tatil ve turizm cenneti. Başkente 2.5 saat mesafedeki ilçe, 1500 yatak kapasiteli otel ve pansiyonları ile konaklama imkanına sahip.
Akçakoca'nın 2.5 kilometre batısında, Cenevizliler tarafından inşa edilen kale, moloz taşlarla örülü surları ve üzerindeki kiremitleri ile dikkat çekiyor. Kulesi ve avlusunda sarnıcı bulunan Ceneviz Kalesi'nin içinde Akçakoca Belediyesi'nce işletilen bir piknik alanı ve plaj mevcut. Akçakoca ve çevresinin önde gelen dinlenme ve eğlenme yeri olan kalede, yaz aylarında yer bulmak neredeyse imkansız.
35 kilometrelik uzunluğundaki geniş kumsalı ve berrak ve temiz denizi ile yaz aylarında büyük ilgi gören ilçe, deniz ve orman manzarası içindeki tarihi evleri ile başta İstanbul olmak üzere bir çok ilden tatilciyi ağırlıyor.
Düzce'yi keşfeden tatilciler, tatilini bölgede geçirecekler için Konuralp Müzesi'ni gezmeden, Efteni Kuş Cenneti ile Güzeldere Şelalesi'ni görmeden, dönerken alabalık yemeden, fındık ve tütün kolonyası almadan evlerine dönmemeleri uyarısında bulunuluyor.
-BARTIN-
Ankara'ya 286 kilometre mesafedeki Bartın'a yolculuk, yaklaşık 4.5 saat sürüyor. Ankaralıların bölgedeki tatil mekanı Amasra ilçesi. Başkentten yola çıkanlar, Gerede-Karabük-Safranbolu veya Gerede-Yeniçağa-Mengen-Devrek-Çaycuma üzerinde Bartın'a ulaşarak, burada verdikleri kısa bir molanın ardından Amasra'ya hareket ediyor.
17 kilometrelik Bartın-Amasra yolu virajlı ama olağanüstü güzel manzaralar sunuyor. Adını bir prensesten alan Amasra, hafta sonları çok sayıda tatilciyi konuk ediyor.
Fatih Sultan Mehmet'in ''Bakacak Tepesi''nden ovaya doğru şöyle bir bakıp, ''Lala Lala çeşm-i cihan bu mu ola'' dediği bu şirin tatil merkezinin yer aldığı yarımadanın, iki koyu ve iki adası bulunuyor. Adalardan birine kayıkla ulaşılırken, diğerine tek gözlü Roma yapısı bir kemerle geçiliyor.
Deniz ve doğanın tadını çıkarmak isteyenler sahil şeridindeki plajlarda denize girdikten sonra, kale içerisinde ve yemyeşil ormanlarda gezintiye çıkabiliyor. Amasra'nın meşhur balık ve salatasını yiyerek enerji toplayanlar, teknelerle Tavşan Adası, Kemere, Hacı Denizi, Boztepe, Küçük Liman ve Amastris Hamamı görme imkanına sahip.
Kuruluşu M.Ö. 15. yüzyıla dayanan kentteki tarihi eserlerin büyük bir bölümü 1982 yılında açılan Amasra Müzesi'nde sergileniyor. İlçedeki Amasra Kalesi ise tarih tutkunlarının ilgisini çekiyor. Çoğu yıkılmış olan kale surlarının uzunlukları 300 metreyi buluyor.
Amasra'da turistlerin ilgi gösterdiği diğer mekanlar ise Kuş Kayası Anıtı, Bedesten, Fatih Cami ve İç Kale Mescidi. Tatilinin son saatlerini alışverişe ayıranlar ise soluğu ''Çekiciler Çarşısı''da alıyor.
-KARABÜK-
Ankara'dan yola çıkanlar, İstanbul kara yolunun Gerede kesiminden ayrılarak, 230 kilometrelik bir yolculuğun sonunda Karabük'e ulaşıyor. Hafta sonu tatili için Karabük'e gelenler, il merkezindeki küçük bir gezintinin ardından, 8 kilometre mesafedeki Safranbolu'ya yöneliyor.
Adını bölgede yetişen ''safran'' bitkisinden alan ilçi, tarihi evleri ve konakları ile çoktan safranı geride bıraktı bile. UNESCO'nun ''Dünya Mirası'' listesinde yer alan Safranbolu, geleneksel Türk toplum yaşantısının tüm özelliklerini yansıtıyor. Ayrıca Safranbolu, Dünya Mirası listesine alınan ve Türkiye'de koruma altındaki 40 bin eserden 1200'üne sahip.
Evlerin yoğun olarak bulunduğu çarşı bölgesinde, han, hamam, çeşitli meslek kuruluşlarına ait çarşılar, köprü ve çeşmelerin bulunduğu kale, saat kulesi ve gezginleri ağırlayan tarihi dokunun yanı sıra, yayla, mağara, kanyonlar ile Safranbolu'ya komşu Yörük köyü, Yenice, Eftani, Ovacık, Eskipazar gibi yerleşim bölgeleri de görülmeye değer güzellikler sergiliyor.
Kente gelenler yöre mutfağının lezzetli yemeklerini keyfettikten sonra, Safranbolu'nun çifte kavrulmuş, fıstıklı, kuş lokumunu mutlaka tatmalı. Safranbolu'nun yöresel yemekleri arasında mantarlı su böreği, sini çöreği, şip şip, samsa tatlısı, safranlı aşure gibi bir çok değişik damak tatları bulunuyor.
Araç trafiğine kapalı parke sokaklarda yapılan yürüyüş sırasında, Güneş saati, Kanyon, Cinci Han ve 1796 yılanda yapılan İzzetpaşa Camisini gezdikten sonra, alışveriş yapmak için çarşıları dolaşma imkanı bulunuyor. Tatilcilerin en çok rağbet gösterdiği hediyelik eşyalar ise Safranbolu evlerinin maketlerinden yapılan gece lambaları ile ilçenin simgesi haline gelen kapı tokmakları.
-KASTAMONU-
Tarihi değerlerini hala koruyabilen ender kentlerden olan Kastamonu, son yıllarda doğa, tarih ve kış sporları tutkunlarının vazgeçilmez yerlerinden biri. Ankara'ya 3 saatlik uzaklıktaki Kastamonu'da kent merkezindeki Münire Medresesi, İsmail Bey Cami ve Külliyesi, Liva Paşa Konağı, Toprakçılar Konakları, Nasrullah Cami, Osmanlı Sarayı gibi birçok tarihi yapıt dikkati çekiyor.
Eski bir yerleşim merkezi olan Kastamonu'nun ilçelerinde de bir çok tarihi eser ziyaretçileri bekliyor. Araç, Taşköprü, Küre, Abana ilçelerinin doğal sit alanı olduğunu bildiren yetkililer, Taşköprü'de Zımbıllı Tepe, İnebolu'da Abeş Kalesi, Geriş Tepesi, Çatalzeytin'de Ginolu Koyu, Cide'de ise Gideros Koyu'nun arkeolojik sit alanı olduğunu belirtiyor.
İldeki ilk ziyaret edilencek yer Kastamonu Arkeolojik ve Etnografya Müzesi. Batı Karadeniz bölgesinin milli sanat ve kültür kalıntılarının toplandığı müzenin binası, Mimar Celaleddin Bey tarafından 1909 yılında planı çizilmiş ve 1910 yılında İttihak ve Terakki Kulubü olarak inşa edilmiş. İstiklal Savaşı yıllarında Kastamonu Gençlik Teşkilatı, sonra İstiklal Mahkemesi olarak kullanılan binada, daha sonra Halk Fırkası ve Türk Ocağı faaliyetini sürdürmüş.
Mustafa Kemal Atatürk'ün 23 Ağustos 1925'te Kastamonu'yu ziyaretinde Şapka ve Kıyafet İnkılabı, bu binada ilan edilmiş.
Müze ziyaretinin ardından Kastamonu Kalesi'ni gezenler, verdikleri molada, yörenin meşhur etli-pastırmalı ekmeği ile biryan ve çekme helvasının tadına bakma şansına sahip.
İlin en büyük ve en önemli dini turizm merkezlerinden biri olan Şeyh Şaban-ı Veli Külliyesi, yurdun dört bir yanından ziyaretçilerin akınına uğruyor. İldeki bir çok türbe de her gün yüzlerce kişi tarafından ziyaret ediliyor.
Karadeniz kıyısındaki Cide, İnebolu ve Çatalzeytin, doğa ile denizin eşsiz güzelliklerini sunuyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder